Uygun Bir Başlık Bulunamadı


İçeriye İhsan Abi’ nin selamıyla girdim. Damsız girilemeyen barlarda patronu tanımak her zaman iyidir ve bazen bu, bir zamanlar sağlam hesaplar ödemiş olmayı gerektirir. Benim İhsan Abiyle olan muhabbetim ise çok eskilere dayanıyor. Babamın çocukluğuna.
Bara, İhsan Abinin yanına geçtim. Masalar tek başına olmayanlar için. Üç boş sandalyenin arasında bir adam, her zaman daha yalnız görünür.
Her zamanki gibi İhsan Abi ne ikram ediyorsa onu içerken, bara en yakın masadan bir kadın, Fuat’a okkalı bir tokat atıp, cep telefonunu yere çarptıktan sonra  koşarak çıktı. O an, ‘daha sonra eminim ağlayacaktır’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Kadın güzeldi.
Fuat da benim gibi İhsan Abi’ nin torpillilerinden ama onun durumu biraz daha farklı. Pek çok yabancı dil biliyor ve o bir rehber , turistleri bu bara getirdiği sürece bardan istediği her şeyi ücretsiz alabilir. Yabancılar çok harcıyor ve bu bar, buraların en iyi barı. Anlaşma her iki taraf için de makul. Bazen, hiçbir şey yapmama gerek kalmadan elde ettiğim bu ‘bar kullanma imtiyazı’nı seviyorum.
Fuat yediği tokatın şaşkınlığını üzerinden atıp masadaki iki içkiyi de bitirdikten sonra yanıma oturdu.
“Abi bir bira daha versene”
Düşünceli düşünceli birasını içerken nihayet beni fark etti.
“Naber bilader”
“İyidir senden”
“İyi değil.”
“Gördüm, az önce hayatın boyunca unutamayacağın bir an yaşadın.” Alaycı bir üslupla söylemiştim ve Fuat anladı. Devam ettim.
“Adı neydi?”
“Funda.”
“Aldattığını mı öğrendi?”
Fuat bu bara pek çok farklı kadınla gelirdi. İşi gereği. Çoğuyla yatardı.
“Evet.”
Fuat’ ın yerinde ben olsam sorduğum sorulara karşılık kalkar giderdim, ama o istemsizce cevap veriyordu. O an, yaptıklarından pişman olduğunu düşünmüştüm fakat şimdi, cevap vermekten başka hiçbir şey yapamayacak kadar yorgun hissettiğini biliyorum. Fuat gibi adamlar nadiren bir kadın yüzünden acı çekerler ve o nadir süreci başlatan olay benim gözümün önünde gerçekleşmişti.
                                                                       ***
O gece Fuat’la beraber çok fazla içtik. İhsan Abi gelip “gençler bugünlük bu kadar yeter” dediğinde ikimizin de itiraz edecek hali yoktu. Son yudumlarımızı da içtikten sonra Fuat taksi çağırmak için telefonumu aldı. Konuşması bittikten sonra saate baktı, sordu.
“Resimdeki sevgilin mi?”
“Evet, Elif.”
“Ne zamandır birliktesiniz?”
“İki yıl, dört ay, üç hafta, dört gündür beraberiz.”  Aslında yaklaşık iki yıl olmuştu. Sadece Fuat’ ı güldürmek istemiştim. Gülümsemedi bile.
“Dövmelerini beğendim.”
Elif o dövmeleri , geçen yaz beraber gittiğimiz tatilden sonra, eve dönünce yaptırmıştı. Sol bileğinin üzerinde benim adım, sağ bileğinin üzerinde de kendi adı yazıyordu. Yazılar Japonca ve dövme geçiciydi. Kalıcı bir dövme için çok erken.
O yaz tatile gidemediğimiz için telefonumun ekranına o fotoğrafı koymuştum. Sıkıcı bir tatildi ve eğlenceli bir tatili hatırlatıyordu. Bazen o fotoğrafı ekrana koymanın hata olduğunu düşünüyorum.
                                                                      ***
Yalpalaya yalpalaya barın dışına çıktıktan sonra, Fuat’ ın taksisini beklerken birer sigara daha içtik. İçerde, konuşulabilecek her şeyi konuştuğumuz için havadan sudan konuşurken nihayet taksi geldiğinde, Fuat binmeden ciddi bir ses tonuyla seslendi.
“Okan.”
“Efendim”
“Unutamayacağın bir şey duymak ister misin?”
“Söyle.”
“Elif’ in sol bileğinin üstünde Oğuz yazıyor, Okan değil.”
Fuat pek sık şaka yapmaz. Yüzüne baktım, alaycı bir ifade yoktu, aslında yüzünde hiçbir ifade yoktu.“Bir bira daha” der gibi söylemişti.
Bir şey söylememi beklemeden taksiye bindi ve gitti. Bugün, o gece Fuat’ın yaptığı en uygunsuz şeyin öylece taksiye binip gitmek olduğunu düşünüyorum. Bir adama, hayatını alt üst edecek bir gerçek söylediğinizde öylece bırakıp gitmemelisiniz.
Ertesi gün Elif’ i arayıp, muhtemelen böyle bir şeyin nasıl sorulacağını bilmediğimden, aniden ne zamandır beni aldattığını sorduğumda Elif önce kızdı, sonra ağladı, sonra da her şeyi itiraf etti. Bana kalırsa o gün önce kızıp sonra ağlaması gereken kişi bendim. İtiraf edecek bir şeyim yoktu. Öylece sustum ve Elif’ in duraksadığı ilk anda son kez onu sevdiğimi söyleyip telefonu yüzüne kapattım.
Birkaç ay sonra Elif’ i tekrar gördüğümde sol bileğinin üzerinde, bir zamanlar Okan yazıyor sandığım o ince bileğinin üzerinde, hiçbir şey yazmıyordu. Sağ bileğinin üzerinde ise kendi ismi duruyordu. Sanırım kalıcıydı.




Not: Kafadan attım, salladım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyaz Zarf

O Belde

Kuşlar