Münevver

 İki bin üç unutulması imkansız bir yıldı. Elli yaşındaki teyzem üçüncü çocuğunu doğurmuş, abim altılıyı tutturmuş, Beşiktaş şampiyon olmuş ve ben terk edilmiştim.


Buluşacağımız parka aşık olduğu kadından duyacağı sürprizi merak eden her erkek gibi heyecanla gittim. Münevver her zaman oturduğumuz banka oturmamış, biraz ötede başka bir bankın önünde beni bekliyordu. Sevgilisiyle buluşan her erkek gibi ona yaklaşırken gülümsüyordum.

“Neymiş bakalım bu sürpriz? Yoksa hamile misin?”

Bir kadının size bir sürprizini açıklayacağı anı yaşıyorsanız, derhal kendinizi yere atmalı ve sözlerinin bittiğinden emin olana dek cenin pozisyonunda kalarak ellerinizle kafanızı korumalısınız. Ben bunu öğrendiğimde ona sarılmak için yeltenmiş, iki kolum havada ve Münevver’ in tahrip gücü ancak Mike Tyson’ ın yumruklarıyla ölçülebilecek cevabına karşı oldukça savunmasız bir durumdaydım.

“Hayır Muzaffer, seni terk ediyorum.”

Sol kulağım çınlamaya başladı. Kendime gelmem için birkaç saniye geçmesi gerekiyordu. Münevver bu birkaç saniyeyi çantasından sigara paketini çıkarmak için değerlendirdikten sonra devam etti.

“Seni terk ediyorum Muzaffer. Çünkü hayatımın erkeği olmadığını fark ettim. Bunu fark edene kadar bensiz yaşayamayacak şekilde bana bağlanmana izin vermem biraz ayıp oldu, kabul ediyorum. Ama böylesi ikimiz için de daha iyi. En azından benim için.”

Es verdiği anda koşar adım uzaklaşmam gerekirdi. Terk edilirken bunun sebebini asla sormamalısınız. Aldığınız cevap sizi zaten tatmin etmeyecektir. Başka bir soru sordum.

“Münevver bu bir şaka, değil mi?”

Adeta bir canavara dönüşürcesine öfkelenen Münevver elindeki çantayı yere atıp, topuklarıyla yere vura vura çığlık atmaya başladı. Bu hali çizgi filmlerde Jerry’ yle karşılaşan ev sahibelerini andırıyordu. Fakat Münevver’ e hakim olan duygu korku değil, öfkeydi.

“Lan dürrük! Burada hayatında başına gelebilecek en gerçek anlardan birini yaşıyorsun ve bunun farkına bile varamayacak kadar salaksın!”

Hayatımda ilk defa birisi bana “dürrük” diye hitap etmişti. Ağzımı ve burnumu hissetmiyordum. Kaşlarımı çattığımı Münevver’ in sözlerinden anladım.

“Ne o, yoksa beni dövecek misin? Üstelik senin için yaptığım onca şeyden sonra. Sen Kpss’ ye hazırlanırken kendini kötü hissetme diye ben de bir yıl boyunca kendimi eve kapattım, erkeklik gururun incinmesin diye yakın arkadaşlarımın çirkin bir adam olduğunu düşündüğünü öğrenmene asla izin vermedim, sen  seviyorsun diye nefret ettiğim halde sana haftada en az iki kere dolma yaptım. Sırf senin de neşen kaçmasın diye yaptığın bütün kötü esprilere güldüm ulan ben, anlıyor musun?!”

Midem bulanıyordu. Ağzımı ve burnumu hala hissetmiyordum. Suratımı hissetmiyordum. Kulaklarım şiddetle çınlıyordu. Münevver amatör bir tüy sıkleti harcayan ağır sıklet bir profesyonel gibi beni ustaca haşat ediyordu. Nakavt kaçınılmazdı.

Sigarasını yaktı.

“Bu arada o kadar kötü sevişiyordun ki sen uyuduktan sonra kendimi tatmin etmek zorunda kalıyordum. Bakma öyle, bu ellerin tek marifeti nefis dolmalar yapmak mı sanıyordun?”

Münevver artık boksu bir kenara bırakmış, Allah ne verdiyse, sağlı sollu, var gücüyle serbest stil dalıyordu. 

Nakavt istemiyordu, Münevver beni öldürmek istiyordu!

Artık sadece ayakta durabiliyordum. Ve sigarasından iki sert nefes asıldıktan sonra ölüm vuruşunu yaptı.

“Siktir git şimdi.”

Ringten fırlayan bir boksör gibi bilincimi kaybederek yere yığıldım.


Kendime geldiğimde parkın güvenlik görevlilerinden biri beni kucağına almış, tokatlayarak uyandırmaya çalışıyordu. Ayyaşın biri olmadığımdan iyice emin olduktan sonra bana ne olduğunu sorduğunda, ona çok ender bulunan bir hastalığım olduğunu, arada bir böyle olur olmaz yerlerde bayıldığımı ama merak etmemesini geçici bir durum olduğunu söyledim. Az önce eski sevgilim tarafından katledilmiştim, ona bundan bahsedemezdim. Beni anlaması için otopsi yapması gerekiyordu.

Koşarak ve yorulduğum yerlerde kusarak eve döndüm.


İki bin dokuz yılına geldiğimizde teyzem üç çocuğunu öksüz bırakıp öte dünyaya göçmüş, abim altılıdan vurduğu bütün parayı batırmış ve Beşiktaş tekrar şampiyon olmuştu. Bir depresyon sizi intihara sürüklemiyorsa zaman kaybıdır, geçen altı sene ise beni sadece bir sigara tiryakisi yapmıştı.



Münevver bana geri dönmedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beyaz Zarf

Ucuz Hikaye