Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

REJECTED!

( bu şiiri hiç kimse sevmedi.) Arkadaşlar siz bilirsiniz, Bu parklardaki ağaçların Hayvanat bahçesindeki maymunlardan Ne farkı var? * Bayezid ne düşünüyordu mesela Timur dövüşmek için üç bin kilometre yürüdükten sonra, -üstelik topal bir bacakla- Acaba çabasını takdir etmiş midir ölürken. Serdem Coşkun o kadar bedduayı kime ediyor? Böyle sorular soruyorum ve. Annem benden adam olmayacağını düşünüyor. * Bir sonraki dize için hepinizden, -birkaçınız orospu çocuğusunuz- Özür diliyorum. Barışırsak annelerinize çay ısmarlarım. * Okulu bitirmeden bir iki dil öğrenmeliyim -Kayıt dışı ekonomi ve orospular- Adlı bir makalem olmalı. Meslek etiğine sonsuz saygım var Ve orospular İş ve aşkı asla karıştırmazlar. Görülmemiş bir şeydir bir orospunun Sevdiği bir adamla evlendiği. * -seks işçisi- *

.,.,.,.

güzel, burayı herkes unuttu.

Ucuz Hikaye

Haberi alır almaz, onaltılığı belime taktığım gibi çay evine koştum. Piç İhsan' ı vurmuşlar. Vardığımda Sedat' la Behçet sobanın yanına iki iskemle çekmiş, kafaları dumanlı, beni bekliyorlardı. Hiçbir şey sormadan bir iskemle de ben çekip yanlarına oturdum. Sedat bir üçlü de bana hazırlarken Ali hışımla içeriye girdi. "Nasıl olmuş bu Behçet abi, kim vurmuş İhsan' ı?" "Sakin ol çocuk." dedi Behçet. "Nasıl sakin olayım abi, İhsan' ı vurmuşlar." Sedat bana hazırladığı sarmayı Ali' ye uzattı. "Çek şundan. Birazdan anlatacağım." Yarım saat kadar sonra duman kafalarımıza ulaştığında hepimiz gevşeyip, belimizdeki silahları masaya bıraktıktan sonra Sedat anlatmaya başladı. "Gülsüm' ün İhsan' ı terk ettiğinden haberiniz var zaten." "Bilmeyen mi kaldı abi, üç-dört ay ayık gezmedi İhsan, delirdi, kıza bir şey yapacak diye korkuyordum kendi başını yaktı manyak." "Allah o şırfıntının belas

O Belde

Çoğunluğu termik santralde çalışan işçilerin oluşturduğu, yaklaşık yetmiş haneli bir mahallede oturuyorduk ve bizim sokak, bir kıraathane, bir okul ve iki marketten oluşan köy merkezinin epey uzağında kalıyordu. Okula servisle giderdik. Servis şoförümüz zamanında şehir ve köy arasında dolmuşçuluk yapmış yaşlı bir adamdı. Pek sevecen biri olmasa da servis içinde yaptığımız türlü şımarıklıklara rağmen bize bağırdığını hiç hatırlamıyorum. Babalarımız ona "Akın dayı" diye seslenirdi. Ondan bahsederken, tuhaftır, biz de öyle derdik. Orta bire kadar okul servisini hiç kaçırmadım. Yalnız bahar geldiğinde bazı günler, ailelerimizden gizli, iki-üç arkadaşla beraber servise binmez, okula yürüyerek giderdik. Kış aylarında da okula yürümek mümkündü fakat sürekli yağan yağmurun sebep olduğu çamur, önce ayakkabılarımıza sonra da pantolonlarımızın paçalarına bulaşıp akşam bizi ele verirdi. Bir kaç kez denedikten sonra kışları yürümekten vazgeçmiştik. Yüzümdeki sivilcelerin kendini ilk gö