Çoğunluğu termik santralde çalışan işçilerin oluşturduğu, yaklaşık yetmiş haneli bir mahallede oturuyorduk ve bizim sokak, bir kıraathane, bir okul ve iki marketten oluşan köy merkezinin epey uzağında kalıyordu. Okula servisle giderdik. Servis şoförümüz zamanında şehir ve köy arasında dolmuşçuluk yapmış yaşlı bir adamdı. Pek sevecen biri olmasa da servis içinde yaptığımız türlü şımarıklıklara rağmen bize bağırdığını hiç hatırlamıyorum. Babalarımız ona "Akın dayı" diye seslenirdi. Ondan bahsederken, tuhaftır, biz de öyle derdik. Orta bire kadar okul servisini hiç kaçırmadım. Yalnız bahar geldiğinde bazı günler, ailelerimizden gizli, iki-üç arkadaşla beraber servise binmez, okula yürüyerek giderdik. Kış aylarında da okula yürümek mümkündü fakat sürekli yağan yağmurun sebep olduğu çamur, önce ayakkabılarımıza sonra da pantolonlarımızın paçalarına bulaşıp akşam bizi ele verirdi. Bir kaç kez denedikten sonra kışları yürümekten vazgeçmiştik. Yüzümdeki sivilcelerin kendini ilk gö...
Yorumlar
Yorum Gönder